30 Aralık 2011 Cuma

AMCAM OĞLU





Sormasın bana kimse
Bu yüz kimin nesi
Uzakta kalmış bir hasretin
Gülümseyen cehresi
Dostluk  ve daha ötesi
Bir kökün iki dalı iken
Ama ayrı kalmış meyvesi

Sen bir diyar ben bir diyar
Hayat böyleymiş meğer
Buldum ya can bağımı
Bu Dünyalara değer.

Ayrı düşmek olsa da
Ayrı kalmak bahanesiz
Kırgınlıklar eskir elbet
İnsan kalmasın çaresiz.


29 Aralık 2011 sevgili Amcam oğlu Mehmet Çetin’e afken.


7 Aralık 2011 Çarşamba

Hiç sonu yok bitişi yok sanılırdı!



Herkesi kıskandıran ihtişamlı servetin
Hiddetli görüntün sağlığın heybetin
Dillerde destanlaşan şöhretin
Hiç sonu yok, bitişi yok sanılırdı.

Üzerindeydi mülkün verdiği benlik
Etrafındaydı kuş uçurmayan güvenlik
Mal, mülk, parayla senlik, benlik
Hiç bitmeyecek, hep sürecek sanılırdı.

Görkemli saltanatının süreceği
Fırsatların hep seninle gideceği
Şan ve şöhretin hep seni seveceği
Bitmek bilmeyen kibrinin
Hep devam edeceği sanılırdı.

Sana boyun büken namlı şanlı dostların
Saraylarda ağırladığın seçkin konukların,
Sevinç ve gurur ifade eden naraların
Hep seninle kalacak sanılırdı.
Oysa öyle olmadı
Her şey bitiverdi
Yüzünde perçinleşen mutluluk
Kayboluverdi
Sen daha buzlukta beklerken
                                                                  Biriktirdiklerin paylaşılıverdi.
Eğimli bir  yamaç,
 sapa bir yolun geçtiği
İnsanın pek uğramayıp
kuşların çör çöp biçtiği
Kuytu bir mezarlık
mekanın oldu
Yılanların bile uğramadığı çukur
Ansızın seninle doldu
İnsanlığın hoyratça harcadığı hayatı
Yazılmayan hazin bir hikaye gibi
Geceleri cinlerin bile bulunmadığı
Bir bozkırda son buldu
tatmin olmayan nefsi
Ancak, üç beş kürek toprak doyurdu

Hazin hikaye

Hayat okunan hazin bir hikaye gibi
Başından bakılınca  sonu bilinmez
Çevrilse de sayfalar bir bir
Çarpıklıklar içinde gerçek  görülmez
Gizemlilikler daime satır aralarında
Öylesine saklıdır ki istense de girilmez
Kimi şeyler teferruat diye geçilirken
Orada nelerin gizlendiği asla bilinmez

Bir çok şeyler yaşanır doğrusu eğrisiyle
Yaşam  beslenir gönüller sevgisiyle
Kimi gülünüp kimi ağlanır gidilir
Sonraları  bir varmış bir yokmuş denilir.

Bazı anılar vardır ki gizli sanılır
Halbuki parlar kül içinde kor gibi
Unutulmasın diye güzellikler yaşanır
Oda dikkati çekmez gölgedeki mor gibi

Kimi sayfalar suya banmış sarıdır
Kimileri toza doymuş karadır
Büyüteçsiz okunmayan satırlar
Kimi tedavi iken kimi yaradır.

Her yaşanan yansımaz satırlara
Zamanla unutulur gelmez hatırlara
Tecrübe denir  insanda bıraktığı ize
Sade anılması kalır günümüze

Daha güzelini yaşamak için
Yolu bulunmaz geriye gidişin
İyiliğin varsa ölmez yaşarsın
Farkında olmazsan da bitişin.



İnsan Hikayesi


Bir tuhaf gidiyor insan,
Gideceği son yere
Her şeyden habersiz
Vedasız vasiyetsiz
Elleri bomboş azıksız
Yakalanıveriyor hazırlıksız
Düşünmediği son sefere
Bir garip halde
Uğurlanıveriyor

Sabahları çıkarken evden
Geri dönülmeyeceğinin,
Hesabı rotaya takılır.
Unutulan buseler,
Sonraki günlere bırakılır.
Söylenecek onlarca sözden biri,
Kapıda fısıldanır.
Gerisi akşama kalır.

Dolu dolu duygular,
Umut ve umutsuzluklar,
Sorular sorgular
Bitmez tükenmez hesaplar,
Ha paylaşayım derken
Sıra gelmez  ertelenir.
Dolaşayım denilen etaplar
Sonralara ötelenir.

Anını yaşıyor görünse de
Hep yarınlardadır aklı
Heva, heves uzun emel
Daha ne bilinmezler saklı
Oysa hayat berrak değil
Bilinenin aksine hep den bataklı

Beyninin en gizli köşelerinde
Yaşanmamış mahrem duygular
Bugün yarın filizleneyim derken
Fırsatı bile anamamış
Yaşama duyulan özlem
Henüz yarılanamamış
Yaşanacak günler sayısız
Her bir şey hayatın cilvesine
Nazlıca sıkışmış kalmışken
Yaşama veda yada ölüm
Hesaba alınacak şey mi?
Başkaları için söylenegelmiş
Bu tür sözler de neymiş.

İşte tarifi olmayan insan,
Bir türlü anlaşılamayan
Sonsuzluğa yol bulup ta
Kendine ulaşamayan
Her birisi aynı dünyada
Ayrı âlemleri yaşayan
Ortak yönleri bırakıp
Farklılıkları kaşıyan
Çözümsüz bir kördüğüm
Dipsiz bir girdap
Kendisine karanlık
Başkasına mehtap.
Bütün bir güne benzer
Gündüzü yaşadığı gerçek
Gece, bilinmeyenlerin örtüsü
Her yanı muammalar ülkesi
Gizemdir onun simgesi.

Bir gariptir şu insan

Sırlarla dolu haliyle
Kendi âleminde kaybolur
Kalamıyor bir an aynıyla
Yarınına  örümcek ağıyla
Meşguliyetler örüyor
Düşünse de özünü yaşamayı
Bir türlü kendine dönemiyor
Hep erteleye geldiğinden
Buna hiç sıra gelmiyor
Her şey sesleniyor da
Gerçek ona ses vermiyor.

Mutluluk ve mutsuzluk
Umut ve umutsuzluk
Varlık ve yoksulluk
Bunlar  insanın dünyası
Her ortamda nedense
Başkadır onun aynası
Anlaşılır gibi olsa da
Çözülmez onun doğası
Dönüşü olmayan bir ana,
Girince, çıkılamayan  sapağa,
Tüm umutları  kendiyle gider.
Kurduğu dengeler anında yiter
Bir  yerde başlayan hayat,
Tahmin edilmeyen bir yerde,
Bilinmeyen bir zamanda biter.
Her şeye hükmeden o beden
Acınacak hale düşer
Gözleri yumulduğu zaman
Bütün saatleri durur
Beklentileri birden kaybolur
Geçmişte nelerin yaşandığı
Bir varmış bir yokmuş olur
Onunla ilgili hatıralar
Karanlığa öten kuşlar gibi

Kendi görünmez sözü duyulur                                                                   Bir iki nesil söylenirken türküsü                                                Zihinlerden siliniverir gerisi

Ankara, 2002    Hüseyin KOÇ


Babamı Yalnız Bıraktın Anne


Bir gece kimseye söylemeden
Bırakıp ta  gittin anne
Hastayım bile demeden
Sessizce göçtün anne


Büyüdünüz derdin ya hani
Öyle değilmiş anne
Annesiz kalan evlatlar
Yetim kalırmış anne

Büyüsek de çocukmuşuz
Acı içimizde kor 
Kimimiz kız kimimiz oğulcukmuşuz
Sensiz günler pek de zor.

Bize böyleyken anne
Sen babamı hiç sorma
Yalnızlık neymiş meğer
O  halini hiç görme.



Bir Garip oldun Baba


   
Bir garip kaldın baba
Annem hakka yürüyünce
Yetimler de sana öksüz dedi 
Annemden ayrı kalınca

Çok güçlü görünürdün
Bununla hep övünürdün
Kahkahan şen şakraktı
Bu halinle bilinirdin

Hakka mani olunmaz ki
Giden bir daha dönmez ki
Vadesiz de ölünmez ki
Bir garip oldun baba!

Etrafında çocukların
Hiç birini görmüyorsun
Üzüntüde sevdiklerin
Eskilerden dönmüyorsun.

Ya dalgın gözlerin
Ya da hep yaşlı.
Ya kederli sözlerin
Ya da hep gamlı

Her anının peşinden ağlama
Ne olur yazgıya kahırlanma.
Tabii ki annemli günler güzeldi
O anılar hepimiz için özeldi

Akşamı Seyrediyorum



Yükseklerde bir yerden
Akşamı seyrediyorum
Güneşin batışıyla gidiyor
Alaca karanlıkla  dönüyorum
Kendimi bıraktım boşluğa
Kararsızca uçuyorum

Dört bir yan yol, arabalar vızır, vızır
Karanlığı yırtan farlar kaybolmaya hazır
Uzaklarda bir sürü ışıklar
Her biri hareketli yanıp sönüyorlar

Ötelere  bakıyorum havadan
Bir ses duyuyorum ilerde çaydan
karanlığın müzisyeni kurbağadan
Bir  kuş çığlığı onun ardından
Söyleyeceklerini söylüyorlar
Sonra  suskunluğa gömülüyorlar

Yıldızlar tepemde salkım, salkım
Gidip geliyorlar akın, akın.
Zaman  bildiği yere doğru giderken
Seyrin içine hareketsizce dalmışım
Susan seslerin yeri dolmazken
Gizemli atmosferin sihrine banmışım
Bazen  yüzüme doğru  iniyor damlalar
Bilmiyorum niye ağlamışım.

Denizin içindeymişim gibi tıpkı
Gözlerim diplere dalıyor
Duygular görüntü ötesine taşınırken
Hareketler yavaşlıyor.
Vücuda yorgunluk çökerken
Düşünceler berraklaşıyor
Uyku ortalarda yok
Galiba  oda naz yapıyor.

Ağlama Oğlum


İçim bir hoş oluyor

Ağladığını gördüğüm zaman
Gökte ucan kuşlar  gibi
Yüreğim çırpınır durur
Burnumun direği sızlar
Yer ayağımın altından çekilir
Huzuruma, hüzün ağaçları dikilir.
Ağıt sesini duyduğum an
Seni mahzun gördüğüm zaman.
Garip bir halin var
Zaten nazlı birisin
Bir de o halde görünce
Gönlüm delik, deşik
Yaralı bir hal alır
Gök gürler, şimşekler çakar,
Yağmur bulutları üstümde ucar
Gözlerim dolar
Fırtınaya hazır hale gelir
Damlalar bir, bir ardına
Kimi yüzüme kimi içeme
Yol bulur.
Akar durur.
Ağlama oğlum
Ağlatma beni
Senin ağladığın görmeyeyim
Acılarını bilmeyeyim
Çileli geçti küçüklüğün.
Dahasını görmeyeyim
Dayanamaz  kalbim
Senin bir hüznüne
Ben bin ağlarım
Zaten  mahzun birisin
Çocuk yaştasın ama
Büyükler gibisin
Çok ileri düşünür
Olgun görünür
Hayatın acılarının,
Şimdiden duyarsın
Sen ne güzelsin
Hem de özelsin
Ağlama oğlum
Bu hallerini görünce
Küçüklüğün gelir önüme

Yedi aylıktın dünyaya geldiğinde

Hiç ağlayamadın ilk bebekliğinde
Günlerce güvezde yattın
İlk günlerinde acıyı tattın.
Sen bizim için murattın
İki aylıkken öksürmelerin başladı
Gittin geldin hastane köşelerine
Alışmaya başladın ilaç şişelerine
Sempatin yoktu oksijen tüplerine
Acılardan büyüyemedin
Çektiklerini söyleyemedin.
Çok şükür şimdi iyisin
Artık çocukluğunu yaşa
Bahanelerinde olsa da
Sakın ağlama
Yüreğimizi dağlama
Hüzün direğine
Bizi bağlama.






Gül bahçesi


Göz yaşınla kurak gönlüme
Bir gül bahçesi donattın.
Sular gibi sebil ettin canımı
Unuttum kendimi
Yok ettin ihtiraslarımı
Yadigar bıraktın ruhuma
Demet, demet  sevginin ölümsüzlüğü.

Adadım kendimi
En derin dualar 
ve en içten niyazlarla
Ufukların aydınlık muştusuyla 
dolu mor zamanlarına
Kucak açtım, seninle gelecek 
sevgi ve ızdıraplara
Yetti her şeyin, 
ağlaya, ağlaya gülen
Güle, güle ağlayana
Çelenk, çelenk sevgi ördüm
Gönül bahçesinin çiçeklerinden
Kadeh, kadeh test testi 
can sabil ettim
Canıma, can pınarından.
Muhabbetine kavuşan bu gönül
Nasibini alırsa şu gülüşünden
İstemez dünya evinin varlığından şanından.
Ankara  kasım l982

6 Aralık 2011 Salı

Gülü Sevdin

                                

Güle baktın gülü sevdin
Gül olsaydım deyiverdin
Bir arı gibi uçup
Gül dalına konuverdin.

Gülü okşayıp seviverdin
Eğilip bir şey deyiverdin
Ben yanında dururken
Görmezden geliverdin

Bir iç geçirdin derinden
Gülü oynattın yerinden
Bir başka alemdeydin sanki
Yürümeye  geçiverdin

Gülü koklayınca, coştun
Gül ile ne konuştun
Beni görmezden gelip
Ona neyi sormuştun.

Dikeninden sakınmadan
Yaprağına dokunmadan
Gülü arkadaş edindin
Bütününden  ayırmadan

Gülün ömrü az olur
Sevilmesi yaz olur
Üç gün ellerde gezer
Dördünde yere düşer
Kim bilir kimler ezer.

Gül bahçelerde saksıda
Duvarlarda askıda
Geceleri soğukta
Gündüzleri  sıcakta
Yerinden ayrı düşünce
Heba olur sonunda
İşte gülün hayatı
Seveninin sanatı

Sen bahçelerin değil
Gönlümün nar çiçeğisin
Birde  kalbime eğil
Neleri  göreceksin
Yaşadığın yeri beğenip,
Yağmurla yaşla  değil
Sevdamla büyüyeceksin.
    Ağustos2002


5 Aralık 2011 Pazartesi

Ana



Hangi sözle anlatılır
Neyle dillendirilir.
O cennet bahçesidir
Neyle güllendirilir.

Her yavru bir şey söyler
Anasıyla ilgili
Ana çocukları için
Bir dünya sevgili.

Hiçbir kelime ve duygu
Bu ikilemi anlatamaz
Hiç bir sevgi
Bu yakınlığa ulaşamaz

Her anne her yavruya
Çok şeyler anlatır
Benim annem bana
Dünyaları hatırlatır.
Yavru bir şey
Ana her şey

Hangi sevgi
Annenin ki gibi
Gittikçe  bereketlenir
Hangi şefkat 
Gittikçe süreklilenir.
Hangi bağlılık
Böylesi gürlenir
Anam benim 
Canım benim
Kaybettik seni 
Rahmet dilerim.

Baharın son gülü

                                             



Sümeyya geldi dünyaya
Sanki geldi  ağlamaya
Onu susturmak nafile
Alınmasın hiç hafife
Kilosu gramı yerinde
Yiyeceği elinde
Güzel giyinmeyi sever
Kendisine hürmet eder
İnandıkları için
Fiz ana kadar gider.
Küçük, küçük inadı var
Bilmediğini kendine sorar
Fikir yürütüp kafa yorar
Başka düşünceleri de
Hep hayrına yorar.
Kendine pek güvenir
Küçük şeylere bile sevinir.
İltifata övünür.
Mutlu olması da kolay
Mutsuzluğu da bir o kadar.

Saf ve temiz bir yapısı
Dostluklarla dolu anısı
Eksiğini göstermez
Olmaz kimsenin maskarası
Herkese değer verir
Kendi değerini bilir.
Güzellik var içinde
Bu haliyle sevilir.
Başarıyı küçük bir ara ile
Hemen yakaladı
Onu bir daha bırakmadı
Şiir, roman, hikâye hep okudu
Makalelerde ödülü buldu
Yazarlık içinde uhde oldu
Kendini geliştirme de
Mutluluğu buldu.
En bariz özelliği
Boyu ve güzelliği
Küçüklere bayılır
Saygınlardan sayılır
Unutamadığı inadı
İlgisi olsun olmasın
Her düşünceye kıyası
Kendisidir sanatı
Bir ara rahatsızlandı
Bir hayli bunu kullandı.
Şifa için gitti geldi
Sonu hayır olunca sevindi
Onun bazı gerçeklerine
Uygun görüş bulamazsın
İnandıklarının karşısında
Farklılıklarla duramazsın
Sümeyya bu;
Benim nar çiçeğim
Uğur böceğim
Kolayca mutlu olur
Ufacık şeye kırılır.
Kendine has duygulu
O baharın son gülü